6/28/2010

Kırmızı Bir Gece'den:

Gecenin rengiydi Kırmızı.Aşkın rengi.Bizim rengimizdi...
tutkuydu bazense işkence.ama alev alevdi.Ateşti...Ateşin rengiydi.Kırmızıydı.
ve dedi Kadın: sende sevdim ben kırmızıyı.
ve sustu Adam.İç geçirdi.Gözleri doldu.Biliyordu Kırmızı imkansızlığın rengiydi.
Kadın vazgeçmedi Kırmızıdan.
...Kırmızı ruj,Kırmızı Şarap,Kırmızı İç Çamaşırları...
Ve geride bir iz bıraktı Kadın.Kendine ait.Aşkına ait.Aşk'a ait.
Kırmızıyı.



Gamze Bulut
27/06/10

6/26/2010

susmak


Bazen bazı şeyleri söylemeye hakkım var diyorum ama söylersem karşımdakine haksızlık olacak susuyorum !..Yine bazen söyleyeceklerimi karşımdakinin duyma ve bilme hakkının var olduğunu görüyorum, ama bu kez bakıyorum benim söylemeye hakkım yok, yine susuyorum..! Ancak gördüm ki olgun ruhlar ; Sözcükler olmadan da duyu...yorlar, anlıyorlar, konuşuyorlar ve paylaşıyorlar...

6/23/2010

Koku ve Ses



hayatımız boyunca duyduğunuz bütün sesler arasında en az tanıdığımız,daha doğrusu hiç tanımadığımız tek ses, kendi sesimizdir. başka sesler bize birçok şeyi hatırlattığı halde kendi sesimiz bize hiçbir şey hatırlatmaz. sesimiz, hafızamızda tek bir ışık bile yakmaz.

kendi sesimiz bize yabancıdır kendi kokumuzu da alamayız. kokumuz da yabancıdır bize.

bu kadar yakın olup da sesine ve kokusuna yabancı olduğumuz tek insan kendimiziz. belki de bu yüzden kendimizi tanımayız. belki de bu yüzden bir başka insanın sesine ve kokusuna bu kadar çok ihtiyaç duyuyoruz. belki de bu yüzden aşık oluyoruz. belki de, bir başkasının sesini ve kokusunu kendi sesimizin ve kokumuzun yerine koymaya, bir başkasının sesini ve kokusunu bir parçamız gibi hissetmeye aşk diyoruz. belki de, sevdiğimiz insanın sesine doğru akıp gitmemiz, aslında kendimize doğru yaptığımız bir yolculuk.

kendi sesimize ve kokumuza hafızamızda yer yok. biz kendimize yabancıyız. o yüzden başkalarının sesiyle sevinip, başkalarının sesiyle acı duyuyoruz. aşkı aramak, hep kendi sesimizi, kendi kokumuzu aramak
belki. hafızamızda bizi dolaştıracak bir kılavuzu bulmaya çalışmak. terkedildiğimizde duyduğumuz acı, bir parçamızı kaybetmekten. terkettiğimizde ardımızda bıraktığımız keder, terkettiğimiz insanın sesini ve kokusunu kendimizle birlikte götürerek geride bıraktığmız boşluktan.

aşkı yaşarken bunu hiç bitmeyeceğini sanmamız, bize bağışlanan büyük yanılgı sonucu, aşık olduğumuz insanın sesini ve kokusunu kendi parçamız sanmamızdan.

sesler ve kokular olmasa geçmişimiz olmazdı. sesler ve kokular olmasa aşklar olmazdı. sesler ve kokular olmasa acılar ve sevinçler olmazdı.

aşk kendimizin sandığımız bir sesin ve kokunun aslında bize ait olmadığını, bir başkasının sesi ve kokusu olduğunu anladığımız zaman bitiyor. yanıldığımız sürece aşığız biz.

seslerini kokularını istediklerimizin, vücutlarını da isteyeceğiz. seni seviyorum dediğimizde, sen benim sesim
ve kokumsun demek isteyeceğiz. kendi hafızamızda başkalarının sesleri ve kokularını kılavuz yapıp
dolaşabileceğiz ancak. kendi geçmişimize ancak başkalarıyla ulaşabileceğiz.

aşk tanrısı, dünyayı yanılın emriyle yaratacak. hep yanılacağız. hep yanılıp yanıldığımız için hep acı çekeceğiz. ama sevinçlerimizi de bu yanılgıya borçlu olacağız. yanıldığımız sürece seveceğiz. sonra yanıldığımızı anlayacağız. ve gidip yeniden yanılacağız.

6/22/2010

K.İskender

Yüzümü kitapla yıkıyorum. Yüzümü şiirle, öyküyle, romanla, felsefeyle yıkıyorum ki dinç görüneyim; zinde görüneyim başımı belaya sokan düşmanım hayat karşısında. Yoksa klavye başındaki kapitalizm beni de yutup geçecek ve bir level daha atlayacak, biliyorum. Adım 'cape lock' tuşuna basılı da olsa küçük ve silik yazılacak herkesinki gibi. Elimde ne iksirli kılıcım, ne özel hünerlerim ne de kazandığım ciddi bir zafer var. Elimde yalnızca okunmayı bekleyen, okunmayı özleyen sihirli bir kitap var. Bedenime sahip olsalar da kitaplarıma asla! Onlar benim bana ışıldayan nadide mücevherlerim; ben onlarla cihana kafa tutan tek hakiki ejderim...

6/19/2010

S.Seviyorum

İsteyene çok kötüyüm,

bu ülkeyi yerle bir edebilecek kadar güçlü haykırabilirim,

dünyadaki bütün bulutları kıskandıracak kadar ağlayabilirim sanki,

aniden dışarı çıkıp karşıma gelen herkesi, ellerimle boğabilirim,

gözlerimle tüm ormanları yakabilirim acımadan yada düşünebilirim beynim patlayana kadar,

belki şu elimdeki bardağı kırıp, sivri ucuyla bileklerime yazabilirim çaresizliğimi,

insansızlıktan ölene kadar susabilirim de,

belki de kor gibi sıcak bir suya çırılçıplak dalabilirim son nefesimi alıp.

yada usulca yaklaşıp birisine, -seni seviyorum- diyebilirim...

6/09/2010

...

...
Bizim senle hukukumuz var...
Avukatımız var, suçumuz var...
Bizim senle bir ömr...ü paylaşmaya andımız;
Bu andı çiğneyip iç yüzümüzü ifşa eden ihanetlerimiz,
Birbirimizi kolayca harcamanın lüksü,
Bu lükse sığan baş önde boş boş oturuşlarımız var.
Konuşamayışlarımız, hiçbir şeyi açıklayamayışlarımız,
Kaçıp gitmeyi erdem sayışlarımız var.
Küçük İskender

Gamze mi? Neuzübillah !

"Gamzedeyim deva bulmam
Garibim bir yuva bulmam"

diyen hüzzam şarkının ilk kelimesinde şair acaba gamzedeyim (gama giriftar olmuş elemlere uğramış) derken gamze' deyim (gamzeye mecburum gamzede tutulup kalmışım kendimi ondan alamıyorum mu demek istemiştir? Yahut tevriyede bu iki ihtimalden hangisi uzak anlam konumunda olmalıdır? Ciddi bir mesele!

Gamze kelmesine sözlükler ilk olarak "yanakta tabii olarak bulunan veya gülümseme esnasında oluşan çukurluk" anlamını verirler. Ancak edebiyat estetiğinde asıl gamze "sitemli ve süzgün bakış" demek olan yan anlamda gizlidir. O Karacaoğlan'ın

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

yahut

Niçin aldanmayım niçin yanmayım
Deli gönül bir sevdaya bağlıdır
Özü şirin sözü şirin bir güzel
Gamzesi ok kaşı yaya bağlıdır.

dizelerindeki gamze ile aynıdır.

Sevgiliyi merkeze alan klasik Türk şiirinde gamze hakkında destanlar yazılabilir. Bir defa o sevgiliden görülecek lütufların en büyüğüdür. Güzelin her bir gamzesi
aşıklarından yüzlercesinin canlar vermesine sebep olur. Nitekim Nedim onu

Afet-i can dediler gamze-i celladın için

diye tarif eder. Aşıkların canları için afet olan bir gamzede cellatlık özelliği bulunması o kadar da şaşırılacak bir şey değildir.

Gamze'yi tanımlamak kelimelere dökmek ve anlatmak elbette zordur. Ancak biz onu "dudaklarında gülümseme olan bir güzelin hafiften kaşlarını çatarak süzgün tavrıyla nazlanarak bakışı" olarak anlıyoruz...

Hani Mona Lisa' nın göz zaviyesinden aynı anda ağlayan ve gülen çehresinin görünmesi gibi gamzede de hem sitem hem sempati içi içedir. Muhatabı ondan gönlüne ve ruh haline uygun anlamı kendisi çıkarır. Sevgili kat kat anlam tevriyeleriyle yüklü gamzesiyle baktığında aşığını girift şüphelere düşürür. Yani acaba o bu manalı bakış ile ne demek istemiştir? İşte aşık için en müşkil sual. Çünkü kendisinin sevgili nazarındaki mevki ve mertebesini anlaması bu gamzede gizlenmiş olan manalara bağlıdır ve aşk içinde ona göre yeni tavırlar geliştirecektir. Nitekim Nef'i

Gamzen suale başlasa uşşaka her müjen
Guya lisan-ı hal ile bir terceman olur

buyurmuş ve o süzgün bakıştan sıçrayan kirpik oklarını birer tercüman olarak nitelendirmiştir.
...........

Be-nim gamze tuvani ki katl-i am kuni
Neuzübilleh eğer gamze ra tamam kuni

Mana murad olundukta aşıklara acımamak elde değildir:

" Sevgilinin şöyle güçsüz ve küçücük bir gamze kırıntısı bile aşıklar arasında katliama sebep oldu. ALLAH (c.c.) korusun gamze ya bir de tamam olsaydı?!...."

İskender Pala

6/07/2010

Gelme artık rüyalarıma**

Bir inkârdı uykularda buluşmak.
Tüm gece birlikteliklerin sabahki doyamamışlığındandı
uzun zamandır gelen baş ağrılarım.
ve ancak ertesi gün hapları kadar güvenilirdi sevgin.
Seni taşırdım hep camlarında uzun yol otobüslerinin
Dudaklarımdan kaçıp camda buğu olurdun,
üzerinde şekiller çizerdim..
Uyuyakalırdım okyanusun ortasındaki bir deniz yatağında
ve yeni doğan bir su kaplumbağası gibi korkuyla koşardım
bir an evvel ulaşmak için sana.
Bir inkardı uykularda buluşmak.
Öldüğünü gördüğün kardeşine,
uyanıp sebepsiz sarılmak gibiydi ağlayarak seni bulmak..
ve yılların yorgunluğunu taşıyamayıp,
kopup giden bir kuru gülün dalı kadar sefildi bedenim senden uzakta.
Zor oluyor şimdilerde..
eğik başla uyanmak yoruyor dik kafalı ruhumu.
Usulca takip et artık sen de
yok olmayı seçen, karanlık ufuklarda yaşlanan çürümüş ruhunu..
gelme artık rüyalarıma.

6/06/2010

Ve hep ıssız kalacaksın Sevgilim...


Senden hemen sonraydı Anneni görmeye gidişim..
Senin doğduğun eve..
Çocukluğunun geçtiği kasabaya sevgilim..
Sana dair küçük bi yolculuk yaptık annenle..
Sana söylememesi için yemin ettirdim ona..
Bravo.. tutmuş sözünü..
Büyüdüğün evi Uyuduğun yatağı gördüm sevgilim..
Seni..çocukluğunu düşündüm..
Sen ordaydın ve bigün benimle tanışacağını henüz bilmiyodun..
Sen dizime yattın ..ben bi hikaye anlattım sana..
Büyüdün..
Kafamda bi hikaye işte..
Bilirsin bunu çok severdim..ikimize bi mutlu son yazdım sonra
O evde seninle birlikte oturduk..Sustuk..
yanımda durdun sessizce..
Burası son du.. Başka bir yaşamdı..
Sadece biz vardık..
Bana baktın öylece..Mavi ve telaşsız..
Sustuk..
Başka bi yaşamda başka bi mutlu son..
Biz bunu haketmiştik..
Hikayemiz orda biyerde..
Hep benimle duracak..
Dayanabilmemin tek yolu buydu çünkü..
insanın kokusu hep aynı mı kalırmış.. şaşırdım..
Sana ait bişey aldım yanıma..
bi küçük 45'lik plak..
Eve uğrarsan bi gün o plağın nasıl kaybolduğunu asla bilemiyceksin
Sen o küçücük plakla bende evimdesin hala..
ve sen bunu bilmiyosun..
Gözlerimi kapattığımda kollarımda başka biri değil sen varsın..
Ve sen bunu bilmiyosun..

Ve Aşk :


Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp,
Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali;
Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp
Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi,
Unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka,
Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini;
Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana,
Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.
O halde, ne demek istediğimi bakışlarım anlatsın,
Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar;
Aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın;
Öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar.
Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı,
Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...